28 Ağustos 2012 Salı

sanat içinde geleceği barındıran bir silahtır NOVİEMBRE


Tiyatro ve sanatın, değişimi hızlandırıcı gücü, Achero Mañas ın hafif, idealist, hayat ve umut dolu bu filmine ilham sağlıyor… Yakın gelecekte, bir grup aktör, insanların birbirleri için karşılıksız hiçbir şey yapmadıkları, aşırı bireyci doksanların son dönemini hatırlar. Oyunculuk okulunda hayal kırıklığına uğrayan ve hocasının basmakalıp deslerinden bıkıp sokaklara yönelen Alfredo Baeza nın öyküsü anlatılmaya başlanır. Alfredo, sanatın dünyayı değiştirebileceğine ya da, belki daha doğrusu, dünyanın vaziyetini değiştirirebileceğine hâlâ inanmaktadır. Özgür düşünceli arkadaşlarıyla biraraya gelip Kasım adını verdikleri tiyatro grubunu oluşturur; para kabul etmeyeceklerine dair temel bir prensibe dayanan kendi manifestolarını yaratırlar. Metro, caddeler ve herhangi bir kamu alanı sanatsal yaratıcılık mekânına dönüştükçe eğlence başlar. Oyuncular yoldan geçenlerle karşılıklı ileşitim kurarlar: oyun oynar, şarkı söyler, çılgın kostümler giyip danseder, kendilerini ifade etmek için pek çok farklı yöntem denerler. Polis malzemelerine el koyduğunda, bu grubu sadece daha fazla ateşler ve performansları gittikçe daha yüklü bir sosyal bilinç kazanır. Gerilim artar, ancak grup para karşılığı bir iş teklifi aldığında hangi yoldan gitmeleri gerektiği konusunda oyuncuların fikirleri birbirlerinden farklıdır…
"İzin verirseniz, sizlere küçük bir hikayem var. Geçen gün bu sahneyi ele geçirip, sesimizi duyurmaya karar verdik. Bunu yaptık çünkü bıktırdılar bizi.

Evet! yorulduk! tükendik! ümidimizi yitirdik! çünkü günümüzde tiyatro ve sanat gerçekten kokuşmuş halde. doğru! leş kokan genel kurul odaları, devlet memurları, ticaret, reklamcılık, tekdüzelik, rahatına düşkünlük, boş zaman, can sıkıntısı, bürokrasi ve yalan- dolan! bir tek sanat yok! zavallı sanatım! sanat artık yok.

Artık sadece sanat ticareti, sanat borsası, ya da sanatı teşvik ticareti olacak. Bir başka banka hesabı daha, sayıları toplama sanatı. Ama biz buna alet olmayacağız çünkü bizler özgürüz, bizler sanatın kalpleri değiştirebileceğine inanıyoruz ve onlara güç verebileceğine.

Sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir. Sanat, erkek ve kadın ruhuna erişebilir. Sanat topluma şuur getirir. Bizleri daha iyi birer birey yapar. Sanat evrensel olabilir. Sınırsız, her türlü dinden ve ırktan bağımsız. Sanat, bir silah olabilir. Ama bir dekor asla! gerçek bir silah.
Silah sesi duyulmalı! hedef vurulmalı!"

NOVIEMBRE
Yönetmen: Achero Mañas
Senaryo: Chero Mañas, Federico Mañas
Müzik: Eduardo Arbide
Tür: Kara Komedi, Dram

27 Ağustos 2012 Pazartesi

@sanrıca_kendine yolculuk,,


Kendinle çelişmeden yaşa hayatını,,rahatsızlık duymadan,,kendine karşı yaptığın hiçbir şeyde başarılı olamıyorsun zaten,,yaptığın şeyler kalıbına, ruhuna, yeteneklerine uysun,,böylece daha emin, daha mutlu, daha güvenli ve başarılı olursun,,rahatsızlık hissediyorsan ya da uğraştığın halde başarılı olmadığını düşünüyorsan bunu başka nedenlere bağlayıp durma,,sor kendine,,burada senden olmayan bir şey var,,bu açık,,ne olduğunu sezinliyorsan bunu hemen kendine itiraf et ve bu duruma bir son ve ya başka bir şekil ver,,bilmiyorsan bul o zaman, ara,,bu şekilde devam edemezsin,,sen olamazsın o zaman,,ayrıca bir durum olmasına da gerek yok,,sor kendine,,keşfe çık kendinde,,ne olduğunu, ne istediğini, yeteneklerini, sınırlarını, yapabileceklerini, yapamayacaklarını,,bul her şeyi,,ve böyle devam et,,yönet kendini,,

Guernica, Pablo Picasso

Guernica, Pablo Picasso tarafından 1937'de yapılan, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası'na ait 28 bombardıman uçağının 26 Nisan 1937'de İspanya'daki Guernica şehrini bombalamasını anlatan, 7,76 m eninde ve 3,49 m yüksekliğinde anıtsal tablodur. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı.
İspanyol hükümeti, Paris'teki 1937 Dünya Fuarı kapsamındaki Modern Hayatta Sanat ve Teknik sergisinin İspanya'ya ayrılan bölümünde sergilenmek üzere, Pablo Picasso'ya büyük bir duvar resmi sipariş etti. O sırada gerçekleşen hava saldırısından etkilenen Picasso, saldırıdan sonraki 15 gün içinde bu duvar resmini tamamladı. Tablo ufak bir dünya turu kapsamında çeşitli ülkelerde sergilendi ve beğeni topladı. Böylece İspanya'daki iç savaşa diğer ülkelerin ilgisi de çekilmiş oldu. Guernica, savaş trajedilerinin ve savaşın bireyler üzerindeki acı verici etkilerinin bir özetidir. Tablo zaman içinde, savaşın yarattığı trajedilerin anımsatıcısı, savaş karşıtı ve barış yanlısı düşüncelerin sembolü haline gelmiştir.

madem sevmiyorsun, o zaman sahip çık gözlerine! dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime,,






























ÜVERCİNKA

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Bir çok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajı'nda akşam üstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil

CEMAL SÜREYA

26 Ağustos 2012 Pazar

Schindler's List - Theme Itzhak Perlman


AŞK ın doğuşu,,

Aşkla beraber ihanette doğmuş
İhanetle beraber kıskançlık
………..
Kıskanmış Smyrna’yı, Afrodit
Laneti üzerine olmuş
Aşıkmış babasına Smyrna
Girmiş habersizce koynuna
Duyunca babası
Almış kılıcı eline
Yürümüş üzerine
Durur mu Smyrna
Mersin ağacına dönmüş sonra.
Bu ağacın gövdesinden
Adonis çıkmış yeryüzüne
Güzel mi güzel, yakışıklı mı yakışıklı
Görenlerin güzleri kamaşmış
Afroditle, Persephone
Paylaşamamış bu güzel delikanlıyı
Tanrıların tanrısı Zeus
Aracı olmuş ikisine
Adonis yılın dört ayını Afrodit’e
Dört ayını Persephone’ye ayırmış
Geri kalan aylar
Kendisine bırakılmış.
Adonis aşıkmış Afrodit’e
Onu çok beğenmiş
Geri kalan aylarda ona gelmiş.
Bu duyulunca
Kızılca kıyamet kopmuş tanrılar katında
Yer altı tanrıçası persephone
Kıskançlıktan çatlamış
Savaş tanrısı Ares
Bereket tanrısı Artemis’le buluşmuş
Ölüm kararı çıkmış ikisinden
Adonis ah Adonis
Yaban domuzu sürülür üzerine
Afrodit koşar sevgilisine.
Adonis kasığından yaralıdır
Kanlar içinde ölür
Afrodit kimin yaptığını bilir.
Adonisin toprağa düşen kanı
Her bahar gelişinde
Dağ lalesi olarak süsler etrafını
Sevgilisine koşarken Afrodit
Ayağına batmıştır dikenler
Kanı kıpkırmızı yerlerde
Şimdi Afrodit
Beyaz yerine
Kırmızı güllerde.
…………….
Aşkla beraber ihanette doğmuş
İhanetle beraber kıskançlık
Yeryüzünde mücadele
Bundan sonra başlamış.

Adonis

sanrımsı

sen doğduğunda karıncalar dışarı çıkıyordu. hangi karınca neden çıktığını biliyor mu? içgüdü. "yemek yemenin, hayatta kalmanın tek yolu bu" içgüdüsü. bilinçli değil bu yaptığı şey. sen doğduğunda da öyle oldu. düşünmen için varolan akılı kullanmazsın. istedikleri şey bu. içgüdüsel yaşayacaksın. okul, askerlik, evlilik, çocuk.... şeklinde gider bu sıra. sende bu sıraya girdin... güzelim akıl, toprak olup gidecek kullanılmadan...

ellerimi bahçeye dikiyorum,,




Yeniden Doğuş

-İbrahim Golestan’a-

tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir
seni, kendinde tekrarlayarak
çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.
ben bu ayette seni ah çektim,
ahben bu ayette seni
ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!
yaşam belki
uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
yaşam belki
bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,
yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,
yaşam belki,
iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,
ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
şapkasını kaldırarak,
başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle ‘günaydın’ diyen.
yaşam belki de o tıkalı andır,
benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı
ve bir duyumsama var bunda
benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.
yalnızlık boyutlarındaki bir odada,
aşk boyutlarındaki yüreğim,
kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,
saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu
ve senin bahçemize diktiğin fidanı
ve bir pencere boyutlarında öten
kanarya ötüşlerini.ah..budur benim payıma düşen,budur benim payıma düşen,benim payıma düşen,
bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir
ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,
benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.
ve ‘elleriniseviyorum’ diyensesin hüznünde ölmektir..
ellerimi bahçeye dikiyorum,
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda
yumurtlayacaklardır..
küpeler takacağım kulaklarıma
ikiz iki kızıl kirazdan
ve tırnaklarımı papatya çiçek yaprağıyla süsleyeceğim.
bir sokak var orada,
aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar
bir gecerüzgarın alıp götürdüğü.
bir sokak var benim yüreğimin
çocukluk mahallesinden çaldığı,
zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini
bilinçli bir imgenin oylumu aynanın konukluğundan dönen.
ve böylecedir,birisi ölürve birisi yaşar.
hiçbir avcı,
çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.
ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum
okyanusta yaşayanve yüreğini tahta bir kavalda
usul usul çalan
küçük hüzünlü bir perigeceleri bir öpücükle ölen
ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan..

Furuğ Ferruhzad (1935 – 1968)
Çeviri: Haşim Hüsrevşahi
Furug Ferruhzad

genellemelerden oluşmuş bir serap,,

Güzellik diye bir şey yok, özellikle insan yüzünde… fizyonomi dediğimiz şey. Hatlar arası uyum söz konusudur, matematikseldir. Burun fazla göze batmasın, yanlar modaya uygun olsun, kulak memeleri fazla iri olmasın, saçlar uzun… Genellemelerden oluşmuş bir serap. Kimileri bazı yüzleri harikulade bulur, ama gerçekte, son kertede, değillerdir. Sıfıra eşitlenmiş cebirsel bir denklem. "Gerçek güzellik", tabii ki, kişilikte yatar. Kaşların biçiminde değil. Pek çok kadın bana beni harikulade bulduklarını söylemiştir… oysa benim yüzüme bakmak bir kase çorbaya bakmaktan farksızdır.
bukowski

21 Ağustos 2012 Salı

kusma ya da an itibarı ile...

Ne kadar da cok şey biliyorsunuz.. oysa hiçbirinizi görmedim hiç... Sizi savaş şakşakçıları, çoğunluğun bayrak taşıyıcıları, yanlız tribünde avaz avaz bağırmayı bilen tekil koyunlar, dedelerin omuz opuculeri, çanak anten bağımlıları, safra keseleri, devrik ülkenin korkak kahramanları, kelle avcıları, cahil profesörler, para babaları ve onların piçleri, devlet dairelerinin dirsek çürütenleri, müfredat uygulayıcıları,cehennemin iyilik melekleri, evrenin cahil perileri, sadrazamın sol partileri , histerik ego mahkumları, dış dunya bağımlıları, dunya katının parsel sahipleri, yangın çıkarıp mal kaçıranları sizi...